TRUMELİ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

3.bölüm episode 2

Aşağa gitmek

3.bölüm episode 2 Empty 3.bölüm episode 2

Mesaj tarafından Recchie 28/9/2008, 18:13

Cavid Nazım Bey yine Beyaz Kule’nin yanında denize karşı oturmaktadır. Düşünceli bir biçimde denize bakar. Bir anda aklına eski öğrencisi Enver gelir. Kendi kendine söylenir.

 Hey bre deli çocuk, divane çocuk. Nerelerdesin kim bilir? Hangi beyhude işle uğraşırsın? Aklına koyduğunu yaptın mı? Eline geçen bir şey oldu mu? Vatanı senin gibi gençlere emanet etmeden mi gireceğim kara toprağa ? Ne kadar yazık, en iyi talebemdin, bir sen, bir de Dilaver.Ama o yüzümü kara çıkarmadı ya benim. Ah bre Enver, deli divane Enver...

Bu arada Hüseyin Nazif Bey Cavid Nazım Bey’i sahilde görmüş ve yanına gelmiştir. İlk olarak o söze başlar.

 Cavid bey, Mirim, nasılsınız? Pek dalgınsınız…

 Ooo Hüseyin Nazif , nasılsın değerli dostum? Vallahi dalmışım , kusura bakmayınız. Geldiğinizi işitmedim, buyurunuz, lütfen oturunuz.

 Fazla vaktinizi almıyayım , bir haber var mı Asım'dan veya Bihter'imden? Pek meraktayız, Refika’m da bendeniz de duacınız olduk bir hayırlı haberleri için...

 Merak buyrurmayınız, teşkilatın en yetenekli adamını yolladım İstanbul’a. En kısa zamanda haber alacağız inşallah. Lakin……

 Evet...Lakin...Yoksa…Aman Yarabbim

 Aman durun kardeşim. Henüz bir şey yok, lakin dedim ,çünkü bir baba’ya bunları söylemek pek zor ve elem verici ama yine de Allah’tan umut kesmeyeceğiz. Sonuna kadar cesur olacağız , dirayetli olacağız. Bilmenizi isterim ki fevkalade vatanperver evlatlar yetiştirmişiniz. Bu İstibdadın ıstırabı da biter bir gün elbet, elbet şu Ege'nin dalgaları gibi Hilal’imiz başımızda hür bir şekilde dalgalanır, Zulmün ve gadrin hesabı sorulur. Onların başına bir hal gelmişse , ki Allah’tan dilerim yoktur öyle bir şey , tarih onları sitayişle hatırlayacaktır, şüpheniz olmasın.

 Umarım dediğiniz gibi olur Mirim, umarım. ( Hüseyin Nazif gözyaşlarına hakim olamaz)

 Hüseyin Nazif Bey,yapamayınız lütfen, metin olunuz. Bakın ne söyleyeceğim aklıma geldi, akşam bizim Muallim Şemsi Efendi bir yemek veriyor, malum Feyz-i Sıbyan'ın 12. sene-yi devriyesi , siz de geliniz. Karakaşzade Cavid var bizim, sonra Rahmi Bey de gelecek ,yakınınız olur, Cenevre'den yeni döndü. Hem biraz halet-i ruhiyeniz değişir. Haydi rica ederim kırmayın beni.

 Pekala dediğiniz gibi olsun.

Yürüyerek uzaklaşırlarken fonda "Beşer’in Ardından" çalar.

___________________________________________________________________________

Tarkan Manastır Askeri İdadisi’nde koridorda bir arkadaşı ile birlikte pencerenin yanında ayakta durmaktadır. Gözleri İdadi öğrencisi Fehmi’yi aramaktadır. Nihayet onu görür ve Fehmi’nin de duyacağı şekilde ona bakmadan yanındaki arkadaşına seslenir.

 Havalar bu aralar çok sıcak, sonbahar geldi halbuki, artık hafiften serinlese iyi olacak. Hepimiz bunaldık iyice. Hiç yel esmez oldu. Biraz yel esse, -muin- etse de şu -hilal- dalgalansa tekrar.

Bu iki parola hüviyetindeki sözcük, muin ve hilal, İttihatçılar arasında yaygındı. Bu sözleri duyan Fehmi bir anda Tarkan’a döndü ve mesajı hemen anladı. Tarkan’ın camın kenarına bıraktığı notu gördü. Tarkan ile arkadaşı orayı terk ederken Fehmi de notu aldı, okuduktan sonra da cebine koydu. Tarkan ile arkadaşı konuşmaya başladı.

 Ne dersin? Anladı mı sence?

 Elbette anladı. Fehmi zehir gibi bir çocuktur. Dediğim gibi, mutlaka güvendiği arkadaşlarını toplayıp dediğimiz eve gelecektir. Manastır bölgesi bizim belki de güçlenebileceğimiz en önemli yer. Buraya çok önem vermeliyiz. Sen irtibatta kal, toplantı haftaya olacak. Ben Resne’ye geçip hemen geri geleceğim. Ben yok iken bu konu ile sen ilgilen.

 Tamamdır Tarkan. Olmuş bil, gönlünü ferah tut.

 Haydi o zaman Allah’a emanet ol.

Sarılırlar ve herkes yoluna devam eder.
___________________________________________________________________________

Abdurrahman Kaptan teravih çıkışında İzmir Valisi’nin evine uğramıştır. Vali onu camide görmüş ve evine davet etmiştir. Bir ara Kaptan Fitnat Hanım ile yalnız kalır. Kaptan konuşmaya başlar.

 Fitnat Hanım, Feride söyledi olanları, size ne kaa teşekkür etsek azdır. Sağolun her şey için.

 Aman efendim, ne önemi var. Neye hizmet etmek istediğinizi bildiğim içindir yardımlarım. Ama bu iş daha ne kaa böyle sürecek Abdurrahman Bey?

 Biz bu yola baş koyduk, istesek de artık başka iş yapamayız.

 Ama nereye kadar korurum sizi, yakalanacaksınız bir gün.

 Su testisi su yolunda kırılırmış, kader öyle yazdıysa biz de boyun eğeriz.

İkisi de kahvelerinden birer yudum alır. Kaptan devam eder.

 Siz günün ahvalini iyi bilirsiniz. Ne alemde ortalık?

 Abdülhamit Han Hazretlerinin mahareti sayesinde Yunan Savaşı’nı kazandık çok şükür. Hala bu adamdan ne ister şu İttihatçılar anlamam. Af çıkartmış çoğu için, ben olsam hepsini bir kerede sallandırırdım.

 Savaş çabuk bitti. Biz de gönüllü gitmeye hazırlanıyorduk savaş için ama gerek kalmadı bizlere.

 Bu zafer bize rahat nefes aldırdı. Bir de şu İttihatçılar olmasa çok iyi olacak.

 Bağışlayın beni, bu konularda sizin kaa bilgili değilim.

 Boş verin Abdurrahman Bey, bilmeyin daha iyi. Zira ben artık onları anlamıyorum.

 Buralarda var mı o dediklerinizden?

 Yok, buralarda asayiş iyi, pek barınamazlar. Çoğu Avrupa’da ve biraz da Rumeli’de.

 Rumeli’ye çok sık gideriz, hiç rastlaşmadık.

 Dedim ya, hiç karşılaşmayın daha iyi. Abdülhamit Han ezecek zaten hepsinin başını inşallah.

 Ben müsaadenizi rica ediyorum Fitnat Hanım. Her şey için tekrar çok teşekkürler.

 Rica ederim Abdurrahman Bey. Müsaade sizin. Görüşmek üzere.

Fitnat Hanım Kaptan’a kapıya kadar eşlik eder ve onu yolcu ettikten sonra eve döner.
___________________________________________________________________________

Kara Abbas İstanbul’da, eski bir konakta, İttihatçılardan Muzaffer ile buluşmuştur. Abbas söze başlar.

 Bayağı oldu İstanbul’a gelmeyeli, özlemişim. Sen nasılsın Muzaffer?

 İyi diyelim iyi olsun. Mesele nedir Abbas?

 Sana Avrupa’dan bazı evraklar gelmiş. Onları almaya geldim. O evraklar Cavid Nazım Bey’e geldi, onları teslim almam lazım.

 Anladım. Tamam getiririm getirmesine de o evraklar kesin şifrelidir.

 Biliyorum, halledeceğiz merak etme. Halide Hanım deşifre edecek onları. Bir de bir miktar para da gelmiş olmalı sana.

 İyi hatırlattın, o da Hüseyin Bey’e gidecek. Merkez o paranın bir kısmını ayırdı, kalan kısmını da Hüseyin Bey’e vermem için bana yolladı. Lakin bundan sonra bu para mevzuunda pek sıkışacağız kardeşim. Padişah’ın affından sonra pek çok arkadaşımız vatan’a döndü diye sevinirken, sevincimiz kursağımızda kaldı.

 Ne oldu ? Ne var, hayır mı?

 Yok , ne yazık ki hayır değil, hiç güzel haberler yok. Biliyorsun Mizancı Murat da döndü, bir tek Ahmet Rıza ve Dr. Nazım kaldı dışarıda. O nedenle para bulmakta pek zorlanıyoruz, bu parayı da Ahmet Rıza “Meşveret" in yayın haklarını satarak bulabildi. Bu daha ne ki. Maalesef kardeşim, geçen hafta padişah tarafından Taşkışla sanıklarına sürgün emri çıktı, şimdi kardeşlerimiz “Şeref” vapurunun içinde Trablusgarb’ a sürgüne doğru gidiyor ve tabi daha da acısı savaşta ateşkes ilan edildiğinden beri yine yabancı entrikaları başlamış. Burada toplanan konferanstan Teselya'yı boşaltmamız konusunu Padişah’ın kabul ettiğine dair söylentiler var.

 Aman Muzaffer, bu nasıl şey yahu ? Hey Rabbim, ya onca vatan evladı, toprağa düşen taze fidanlar ne olacak ? Yazık değil mi , günah değil mi? Hey Rabbim delirecem şimdi.

 Dur Abbas dur , celallenme, elbet bunların da sırası gelir, hesabı sorulur , evlad-ı Vatan'ın kanı yerde kalır mı? Şimdi sakin ol.

 Peki peki kardeşim. Bir mesele daha var Muzaffer.

 Nedir?

 Cavid Nazım Bey’in yakın bir arkadaşı var. Oğlu Selanik’te bizim cemiyete üye imiş. Jurnallenip tutuklandıktan sonra bir daha haber alamamışlar. Kızı da gönüllü hemşire yazılmış Yunan Savaşı’nda. Oğlanı büyük ihtimal harcadılar ama kızdan hala bir haber yok. Belki esirler arasındadır ha, ne dersin?

 Olur araştırayım. Kızın adı neydi?

 Bihter, Hüseyin Nazif kızı Bihter.

 Eyvahlar olsun, hemşire demiştin değil mi?

 Evet, ne oldu ki?

 Bizim bir Tıbbiyeli arkadaş var, adı Mustafa. Hani şu tophanedeki toplantıdan kaçabilen tek İttihatçı. Yunan Savaşı’na gönüllü yazılmıştı Mustafa, cephede askerken ona bakan bir hemşire vardı. Sahte kimlik kullanıyordu Mustafa yakalanmamak için, ama cephede gerçek kimliğini öğrenmişler. Bu hemşire de ona kaçması için yardım ederken vurulmuş.

 O hemşirenin de adı Bihter miydi?

 Evet, padişah İttihatçılar için af çıkarınca Mustafa da serbest kaldı. Hemen Makedonya’ya gitti. Gitmeden anlattı bana bunları. Hemşire için Bihter Hemşire demişti. İnşallah aradığın Bihter o değildir.

 Bu kaa tesadüf iyiye işaret değil ama sen yine de bir araştır. Hüseyin Nazif kızı Bihter, ölen kız o mu bir öğrenirsen çok iyi olur. Cavid Nazım Bey benden haber bekliyor.

 Anladım, elimden geleni yapacağım ama çok da ümitlenme. Büyük ihtimal o gibi görünüyor.

 Allah’tan ümit kesilmez. Ben Halide Hanım’a gideceğim. Selanik’e dönmeden sana uğrayacağım. Sen de kesin bir bilgi elde edersen bana söylersin dönünce.

 Tamam kardeşim, yolun açık olsun. İnşallah güzel haberler veririm sana.

 İnşallah, haydi Allah’a emanet ol. Görüşürüz.

Sarılırlar ve Muzaffer Abbas’ı yolcu eder. Abbas yürürken derin derin düşünür ve Bihter’in öldüğü içine doğar. Rumeli’de Akşam ezgisi eşliğinde bölüm sona erer.

3. Bölüm Sonu
Recchie
Recchie
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 127
Yaş : 53
Kayıt tarihi : 14/05/08

https://trumeli.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz